Bilinçaltımız, sahip olduğumuz finansal inançları ve tutumları büyük ölçüde şekillendirir. Pek çok insan farkında olmadan yokluk bilincinde yaşar ve bu durum, maddi dünyada sürekli bir ‘isteme’ durumuna yol açar. İsteme eylemi, genellikle sahip olunmayan bir şeye duyulan özlemi ifade eder ve bu da bizi o şeyin yokluğunun bilincine daha da saplar.
Örneğin, fakirler genellikle zengin olduklarını hayal etmezler, bu yüzden zenginlikle aynı frekansa giremezler ve sonuç olarak fakir kalmaya devam ederler. Diğer yandan, zenginler zenginlik içinde yaşadıkları için, alıştıkları ve inandıkları yaşam tarzları devam eder. Çocukları işe ya da okula gitmese bile, ailelerinin zenginliği sayesinde maddi sıkıntı çekmezler. Bu, ‘ben zenginim’ inancının, bolluk bilincinin bir yansımasıdır.
Ancak, istediğimiz şeylere zaten sahipmişiz gibi hissetmek, yani bolluk bilinciyle hareket etmek, bizi o isteklerle aynı frekansa çıkarır. Örneğin, paraya sahipmiş gibi hissetmek, bolluk enerjisi yaratır ve bu enerji, daha fazla maddi kazanç getirecek koşulları çekmeye başlar. Bu durum, “sanki sahipsin” düşünce yapısıyla, evrenin bize sunduğu bollukla rezonansa girmemizi sağlar.
Bu yaklaşım, pozitif psikoloji ve yasalarla desteklenen bir pratiktir. Örneğin, paraya karşı olumlu bir tutum sergilemek, finansal hedeflere ulaşmada bizi motive eder ve çevremizdeki fırsatları görmemizi kolaylaştırır. Bu şekilde, ‘ben yoksunum’ yerine ‘ben yeterliyim ve her şey bana doğal olarak akıyor’ moduna geçmek, hayatımızdaki maddi durumu olumlu yönde dönüştürebilir.
Bu bilinç değişimi, sadece pratik bir zihniyet değil, aynı zamanda derinlemesine bir meditasyon ve bilinçaltı çalışması gerektirir. Meditasyon, olumlamalar ve farkındalık teknikleri, bu yeni bolluk bilincini güçlendirmek ve sürekli kılmak için kullanılabilir. Böylece, finansal bolluğu sadece dışarıdan beklemek yerine, içsel bir zenginlik olarak yaşamaya başlarız. Neyi hayal edersek onu gerçekleştiririz ve inandığımız şey, yaydığımız frekans olur. Bu frekans, doğru zamanda bize ulaşır.